Ekolojik okuryazarlık ile ilgili uzman görüşleri, yayın ve kaynaklar
Yaban Hayatı Fotoğrafçısı Alper Tüydeş ile kuşları, çocuklara kuşları nasıl anlatmamız gerektiğini, erken yaşta doğa ile tanışmanın önemini ve doğa gözleminin insana katkılarını konuştuk.
Çocuklara kuşları anlatırken sizce en merak uyandıracak, onları keşfe çıkartacak bilgiler neler olabilir?
Renkleri çocukların ilgisini çeken en önemli şey oluyor. Bunun yanında yaşamları için başvurdukları çeşitli yöntemler Balık Kartalının suyun üstünden balığı yakalaması, Yalıçapkınının suya dalması ya da Gökdoğan’ın avına dalarken saatteki hızın 400 km ‘ye çıkması gibi. Ayrıca kuş sesleri, ötme biçimleri yine çocukların en çok ilgilendiği alanlardan.
Çocuklar sizce neden kuş gözlemi yapmalı? Bu gözlem süreci onlara ve doğaya sizce neler katar?
Küçük yaşta bunu tecrübe etmeleri ilerisi için harika bir zemin hazırlıyor. Kuş gözlemciliği hem rahatlatıcı ve dinlendirici olduğu gibi çeşitli şekillerde beyni çalıştırmayı, spor yapmayı, tahmin yürütmeyi de sağlıyor. Esen rüzgârın yönüne göre, hava durumuna göre hareket etmek davranışlarını ezberlemek, gözü sürekli arayışta tutmak. Öte yandan dikkat toplamak odaklanmak gibi konularda da gelişimlerine katkı sağlar. Sadece yürürken kuş görmekten ibaret değildir. Sabırlı olmayı, doğayı okumayı gerektirir. Tüm bunların yanında sosyal bir birey olmayı da beraberinde getirir. Başardığın tecrübelerinden faydalanmak isteyen diğer kuş gözlemcileri ile olumlu iletişim çocuklara küçük yaşta özgüven de sağlar. Bunun örneklerini yaşıyoruz. Erken yaşta başlayıp bu işe gönül verirse yaşadığı çevredeki doğaya yönelik sorunlara kayıtsız kalmaz. Çare arar, önlem alınmasını sağlar. Bölgenin ve doğal olarak doğanın sorunlarıyla dertlenir. Yakın çevresini olumlu yönde etkiler. Bunun yanında gözlem yaparken edindiği kayıtların uluslararası arenada bilimsel çalışmalarda kullanılmasına bile imkan sağlar.
“İstanbul Kuşları” serginizi ziyaret eden çocukların aklında sizce neler kaldı? Ayrıca çocuklardan sizin aklınızda kalanları da merak ediyoruz.
Onlara fotoğrafını çektiğim kuşların çizim halini verdik. Onlar da boyamışlardı. O boyadıkları kuşlar en çok aklında kaldı sanıyorum. Fark ettim ki aileler çocuklarına doğa ve kuş sevgisi aşılamak için muhabbet kuşu papağan almak gibi yöntemlere başvuruyor. Tamamen yanlış. Onu düzeltmeye yönelik konuşmalar yaptım. Bir çocuğa doğayı sevdirmek için doğadan bir kuşun koparılması, koparılmış olmasını talep etmek bunlar olumsuz şeyler. Çocuğa doğa sevgisini değil aslında doğa benim malım hissiyatı uyandırabilir bu.
Bir öğretmen olsaydınız kuşları ve doğayı çocuklara nasıl anlatırdınız?
Kesinlikle yerinde anlatırdım. Ben bu işte bu kadar ilerlemeden önce insanlara kuş anlatmayı kuş sormayı veya uğraşımdan bahsetmiyordum. Saçma gelir, küçümser diye çekiniyordum. Ama sonra Trakuş kongresine katıldım. Koca koca kendisi ispatlamış insanların küçücük kuşları saatlerce konuşmalarından çok etkilendim. Özgüvenimin oluşmasında önemli payı vardır bunun. Çocukların da rol model aldığı öğretmenlerinin kuşlara ve doğaya ilgisi olması bile çocukları etkiler. O yüzden onlarla sık sık doğa gezileri yapmak isterdim. Onların çevresindeki doğayı anlatmak isterdim. Böylece sahadaki öğretmenlerinin heyecanına başta şaşırıp sonrasında ise onun gibi olma isteğiyle ilgisinin bu yönde daha da artacağına inanıyorum. Öğretmenleri kuş görünce seviniyorsa onlarda sevinecektir. Doğayla ilgili uğraşmayı öğretmenleri marifet olarak anlatırsa ve yaparsa onlarda bunu yapacaklardır eminim.
Kuş gözlemine sizce çocuklar en yalın haliyle nasıl ve nereden başlamalı?
Kuşları yakından görebilecekleri parklarda başlamalılar. İlk deneyimlerinde görememek, verimsiz geçirmek onlar için hayal kırıklığı olup ilgilerini kaybettirebilir. Kuş gözlem kitabı ile çektikleri veya gördükleri kuşu bulmaya çalışmaları da önemli bir seviye olur onlar için.
Öğretmenler bu konuda çocuklarda nasıl motivasyon yaratabilir, öğretmenlerimiz için önerileriniz olur mu?
Onlara kuşları ciddiyetle anlatsınlar. Ve hatta uygulamalı kuş gözlemlerine çıksınlar. Görerek, yaşayarak süreç daha hızlı ilerler. Kuşa kaptırırlarsa kendilerini aslında bir yerde doğaya kaptırmış olurlar. Doğa gerçek bir savunucusunu kazanmış olur.
Adem Amca ve Yaren Leylek dostluğu sayenizde duyulmuştu, sizce bu dostluk çocuklara hangi yönüyle ilham olmalı?
Doğaya iyi davranıldığında nasıl masalsı hikâyelerin gerçek olabileceğini gösterdi. Kuşlarla yaşamı paylaşmamız gerektiğini anlattı en çok bu hikâye. Birçok insanı bağladı kendisine. İnsanlar bu sayede leyleklerin yaşadıkları türlü zorluklara şahit oldu. İnsanların ilgisini çekmekle kalmayıp bazı konularda doğanın ne durumda olduğunu bizzat gözlemleme imkânı buldular. Adem Amca ve Yaren Leylek ile biz çok insan kazandık doğa adına.
Doğa gözleminin insana kattığı en önemli özellikler sizce neler?
Dünya derdini, tasasını unutmak, stresi atmak ve beyni dinlendirmenin harika bir yolu. Kuş bakarken sürekli etrafınızı dinlemek için algılarınız açılıyor. Bunun yanında duyduğunuz kuş seslerini ayırt etmeye çalışıyorsunuz. Görmeye çalışıyorsunuz. Küçük taktiklerle onu görüntülemeye çalışıyorsunuz. Bu şekilde geçen saatler saniye gibi olabiliyor. Kuş gözlemciliğinde hem beyni, hem vücudu hem algıları hem sezgileri çalıştırmış oluyorsunuz. Her zerresine faydası var insanın.
Çocukların erken yaşlarda doğa gözlemi yapmaları sizce onlara yetişkin olduklarında nasıl etkiler?
Onları direkt olarak bir doğa gönüllüsü yapar bu. Çöp atmamakla kalmaz, atılanı toplar, uyarır ve çevresini bu yönde olumlu etkiler.