Ekolojik okuryazarlık ile ilgili uzman görüşleri, yayın ve kaynaklar
Sürdürülebilir yaşam eğitiminin, öncelikle konularından biri gündelik yaşam pratikleri ve evsel kaynak kullanımıdır.
Doğal afetler ve insan etkisi üzerine daha derin düşünmemiz gereken zamanlardan geçerken, öğretmenler kaygı ve korku yaratmadan sizce çocuklar ile konuşmaya nereden başlamalı ve nasıl başlamalı?
Oldukça yerinde ve can alıcı bir konu bu. Sorunuzu doğa eğitimi ve sürdürülebilir yaşam eğitimi bağlamında ele almak gerekirse, üzerinde dikkatle düşünülmesi ve ayrı bir özen gösterilmesi gereken bir durum. Özellikle, belirttiğiniz gibi pandemi ve küresel iklim bozulmasının yol açtığı doğal afetler, kuraklık, anormal yağış rejimleri vb. sorunların insan ve yeryüzündeki bütün canlı yaşamını tehdit ettiği bir süreçten geçildiği dikkate alındığında bu soru daha bir önem kazanmakta kuşkusuz.
Önce pedagojik bir tespit yapmak gerekir. Bütün öğrenme süreçlerinde, öğrencilerin ilgilerini çekebilmek, onları güdüleyebilmek için dikkat çekici durumlarla onların baş başa kalmalarına ihtiyaç duyulur. Bu bağlamda, çevre / doğa eğitimi, daha geniş anlamıyla sürdürülebilir yaşam eğitiminde kaygı uyandıran çevresel problemlerle öğrencilerin yüzleştirilmesi sıkça başvurulan bir yöntemdir. Özellikle, doğa eğitimiyle ilgili eğitsel içerikli proje faaliyetlerinde öğretmenlerin bu duruma çoğu zaman gereğinden fazla başvurdukları bilinen bir gerçektir. Ancak, bu şekilde kaygı odaklı güdülemenin gözden kaçan telafisi oldukça zor ve olumsuz bir yanı var. Özellikle erken yaştan itibaren öğrencilerin bu yönde çevresel kaygı ile yüklü şekilde öğrenme süreçlerinden geçmeleri, ekofobi denilen korku duygusunun hakim olmasına yol açmaktadır. Alanda tek eser olan David Sobel, “Ekofobiyi Aşmak” isimli eserde, bu şekilde öğrencilerde oluşabilecek ekofobinin yol açabileceği çaresizlik, doğadan kopuş vb. olumsuz etkilerini oldukça özlü şekilde açıklamaktadır.
Öte yandan, çevresel kaygı ile öğrenme süreçlerine yön vermek, özellikle erken yaştaki çocukların bilişsel ve psikolojik gelişimlerine tam anlamıyla aykırıdır. Kuşkusuz biz yetişkinlerin yol açtığı çevre bozulmasını öğrencilerde kaygı oluşturarak onlar üzerinden çözmeye kalkışmak ise hiç gerçekçi ve adil değildir. Bu tespiti yaptıktan sonra izlenmesi gerekli yol rahatlıkla öngörülebilir. Bunun yanıtı aslında, günümüzde özellikle büyük ölçüde kentlerde yaşayan çocukların ihtiyaç ve ilgilerinin gözetilmesinde yatmaktadır. En yalın haliyle, özellikle erken yaşlardan itibaren doğa eğitimi, en genel anlamıyla sürdürülebilir yaşam eğitiminde, öncelik çocukların doğayı hissedebilecekleri, cansız ve canlı varlıklarla ilişki kurabilecekleri ve empati geliştirebilecekleri deneyimlerin işe koşulmasıdır.
Bu anlamda bütün öğretmen arkadaşlarımın ve konuyla ilgilenenlerin David Sobel’in “Ekofobiyi Aşmak” isimli eserinden yararlanmalarını ivedilikle tavsiye ederim.
Çocuklar çevrelerine yönelik etik tutumları nasıl geliştirmeye başlarlar? Öğretmenlerin ve müfredatın bu süreçteki rolü nedir?
Aslında, yüz yüze kaldığımız ekolojik kriz ve sürdürülemez durumun altında yatan neden insanın doğal varlıklara ilişkin sorunlu değer anlayışıdır. Antopojen çağ olarak da nitelenen içinde bulunduğumuz dönem, yeryüzündeki canlı ve cansız varlıklar faydayı; araçsal değer anlayışı ve buna dayanan etik yaklaşım yatmaktadır. Oysa, yeryüzünde insan yaşamı ve bütün canlılığın sürdürülebilirliği, insan türünün simbiyotik birliğin bir parçası olduğunu fark etmesi ve buna göre davranmasına bağlıdır. Bu da tam olarak değer ve etik eğitiminin alanına girmektedir. Bu anlamda, sürdürülebilirlik eğitiminin değer ve etik eğitimi üzerine temellendirilmesi gerekir. Ancak, genel olarak müfredatın ve öğretim pratiklerinin yeryüzünde diğer insanlar ve varlıklarla birlikte yaşam anlayışı ve iradesini kazandırmaktan oldukça uzak olduğu yadsınamaz bir gerçektir.
Kitabınızda yer verdiğiniz bir başlık: “Çevre eğitiminin değişen yüzü: Sürdürülebilir yaşam eğitimi”. Biz bu başlığı çok seviyoruz. Çok mesaj içeriyor ama doğa eğitimi çalışan eğitimciler için bu dönüşümü kısaca açıklar mısınız? Sürdürülebilir yaşam eğitimi neyi kapsıyor? Günlük yaşamdaki karşılığı tam olarak nedir?
Oldukça önemli bir nokta bu. Terimler, kavramlaştırma ürünleridir ve bizim belirli bir duruma nereden baktığımızı ele verir. Doğru ve yeterli kavramlaştırmaları yapamazsak ve buna uygun terminolojiyi kullanamazsak rotamızı açıkça çizemeyiz. Bu anlamda, günümüzde doğa eğitimi / çevre eğitimi yerine sürdürülebilir yaşam eğitimini kullanmak daha doğru bir terminoloji ve yaklaşım olacaktır. Bunun gerekçesini çevre eğitimi ile sürdürülebilir yaşam eğitimi arasındaki farklılığı kısaca belirterek açıklayabiliriz. 1980’li yılların ortalarından itibaren yaygınlaşmaya başlayan çevre eğitimi, TİFLİS bildirgesinde belirtildiği gibi bireylerin doğal çevreyi tanımaları ve buna uygun yaşam sürmelerini sağlayacak yeterliklerin kazandırılmasına odaklanmaktadır. Oysa gittikçe görünür hale gelen sürdürülemezlik ve sürdürülebilirliğe geçiş ihtiyacı, insanın yeryüzü kaynaklarını kullanma biçiminin doğal yaşam üzerinde yarattığı yıkıcı etkinin farkına varılmasını ve buradan hareketle bütün beşeri yaşamdaki sosyo-ekonomik yapının sürdürülebilir vizyonu doğrultusunda dönüştürülmesinin önceliklendirilmesini gerektirmektedir. Bu anlamıyla, sürdürülebilir yaşam eğitiminin çevre eğitimine insan yaşamını bütün yönlerine karşılık gelecek şekilde daha kapsamlı olduğunu söyleyebiliriz. İkincisi ise, sürdürülebilir yaşam eğitimi bireylerin bilinçlenmesinden öte, topyekûn beşeri yaşamın sürdürülebilirliğin esaslarına göre dönüşümüne odaklanmaktadır.
Bununla bağlantılı olarak, sıklıkla kullanılan “sürdürülebilir kalkınma” kavramının sürdürülebilirlik eğitiminin ruhuna uygun düşmediğini belirtmek isterim. Ekonomik büyüme ve refah artışı odaklı yaşam anlayışının yol açtığı yıkıcı sonuçları göz önüne aldığımızda, artık önceliğin kalkınmak yerine doğayla birlikte yaşamak, hatta küçülmek olduğunun altını çizmek gerekir.
Sürdürülebilir yaşam eğitiminde ev ve okul iş birliğinin önemi nedir? Öğretmenler aileleri sürece nasıl dâhil edebilirler?
Sürdürülebilir yaşam eğitiminin, öncelikle konularından biri gündelik yaşam pratikleri ve evsel kaynak kullanımıdır. Bu anlamda, evsel kaynak kullanımı ayak izinin düşürülmesi kuşkusuz bütün aile bireylerinin katılımıyla olanaklıdır. Bu tür konuların işlenmesinde, aile bireyleri ve toplumun farklı kesimleri ile etkin iş birliği yapılabilir.
Çalışma alanlarınızdan biri olan doğa eğitimi üzerine İngiltere’de çeşitli araştırmalar yaptınız. Süreçte, deneyim ve gözlemlerinize dayanarak öğretmelerimiz ile paylaşmak istediğiniz öneriler, fikirler ya da notlarınız neler olur?
İki sene önce, TÜBİTAK desteği ile sürdürülebilirlik eğitiminin durumunu yerinde araştırmak üzere bir sene İngiltere’de bulundum. Daha önce de benzer bir konuyu Almanya’da araştırmıştım. Ana hatlarıyla şu notları paylaşmak isterim: